Geometra olarak, Doğaltaş ve Minerallerin, içinizde yatan sanatı tezahür ettirebilmeniz için en zengin ve en eşsiz doğal materyaller olduğunu düşünüyoruz.
Bu Yarı ve Tam Değerli taşların, her bir parçasının rengi, berraklığı, boyutu, deseni, parlaklığı, sertliği veya güzelliğiyle kendine özgü bir şekilde keşfedilmesi nedeniyle ve milyonlarca yıllık oluşumlarıyla doğanın insanoğluna en eşsiz armağanlarından biridir.

Bu mücevherin madenden dönüşüme uğramış bir sanat objesi olarak sergilendiği son ana kadar olan maceralı yolculuğunu hiç düşündünüz mü?

Philip Poupin’in Afganistan’daki Lapis Lazuli madenciliğinin ne kadar zor olduğunu anlatan fotoğraflarını sizler için paylaşmak istedik.
Kokcha Vadisi’ndeki lapis madenlerine giden kıvrımlı yol uzun ve tehlikeli olmasıyla bilinir. Afganistan’ın kuzeydoğusundaki Badakhshan eyaletinin başkenti Feysbad’dan, 1832 depremi nedeniyle düzensiz bir zemin üzerinde duran küçük çamur duvarlı kulübelerden güneye doğru uzanıyor. Hazarat-Said’e kadar ulaştıktan sonra, madencilerin Kokcha Vadisi’ne ulaşmadan önce at sırtında tam bir gün daha geçirmeleri gerekiyor.
Kokcha vadisi yıl boyunca karla kaplı olan, vahşi domuz ve kurtların yaşadığı az nüfuslu çorak bir bölgedir. Yaz güneşi kavurucudur, ancak sıcaklıklar gece donma derecesinin altına düşer. İngiliz Ordusundan Teğmen John Wood, 1837’de Doğu Hindistan’daki bir şirketin Lapis madenlerini araştırmak için yola çıktı. Ve Kokcha vadisindeki Oxus Nehri için; “Eğer ölmek istemiyorsanız buradan uzak durun, araştırma gezisi için en son gidilecek yerlerden biri!” diyerek bölgenin ne kadar tehlikeli olduğunu bir kez daha vurguladı.